PAMUKKALE & HİERAPOLİS
Slowtravelguide
HİERAPOLİS: PAMUKKALE’NİN GÖLGESİNDE KALMIŞ BİR ANTİK KENT
Karşınıza bir ‘Türkiye’de yapılacaklar listesi’ çıktığında, Pamukkale’nin mutlaka bu listede olduğunu görürsünüz. Ancak, tarih boyunca Pamukkale travertenlerinin de yuvası olan antik kent Hierapolis, her zaman bu listede yer almaz. Oysa Hierapolis, ona ayıracağınız zamana değecektir, bize güvenin! Dolayısıyla, Hierapolis’e yeterli zaman ayırmadan Pamukkale’yi ziyaret etmeyin! Bu antik kentin oldukça hafife alındığını söylemek yanlış olmaz!
Pamukkale ve Hierapolis’i, tek bir biletle gezebiliyorsunuz. Bu biraz Patara’nın korunmuş güzel kumsallarında gezerken, hemen ardında kum tepelerindeki antik kenti de ziyaret etmeye benziyor. Tek fark, Pamukkale’yi ziyarete gelenlerin sayısının, Patara’ya ya da Türkiye’deki her hangi başka bir antik kente gidenlerin sayısından kat kat fazla olmasıdır.
Hierapolis, 2019 yılında 2.557.868 adet biletli giriş ile Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen antik kenti olmuştur. Ne gariptir ki bu ziyaretçilerin çoğu, Pamukkale’nin beyaz travertenlerinde iyi bir öz-çekim yapabilme telaşı ile Hierapolis Tiyatrosunun ötesine pek bakmamışlardır. Oysa Hierapolis’in güzelliğinden haberdarsanız, bunu yapmazsınız, çünkü yazık olur!
Tiyatroda Skene’nin Üstü ve Arkada Görülen Dağlar
Bu metinde size, bu antik kenti gezmek için neden fazladan birkaç saat ayırmanız gerektiğini anlatmaya çalışacağız. Ayrıca da gezinizi en yararlı hale getirmeniz için bazı ipuçları vereceğiz. Burada, hangi girişi kullanmanız gerektiği, kalabalıklardan nasıl kaçınabileceğiniz, Pamukkale ne zaman gezilmeli ve travertenlerin kuruduğu doğru mu gibi soruların yanıtları da yer alacak.
Yukarıdan Görülen Bazı Beşeri Yapım Havuzlar
PAMUKKALE & HİERAPOLİS
Pamukkale’yi gezenlerin birçoğu, Hierapolis’e gitmez bile. Bunun en bariz nedeni, buraya genellikle tur otobüsleriyle gelinmesidir. Bu otobüsler öğle saatlerinde Pamukkale’ye varır ve birkaç saat sonra da buradan ayrılırlar. Bu durumda zaman kısıtlılığı nedeniyle bir seçim yapmak gerekir ve kaybeden de Hierapolis olur. Bu üzücü bir durumdur, çünkü eğer Pamukkale’ye gitme çabasına girdiyseniz Hierapolis’i de gezmek için bir zaman ayırmanız gerekir.
Pamukkale’ye gitmiş ve Hierapolis’i dolaşmamışsanız, neler kaçırdığınızı görüp üzülmemek için bu makaleyi okumasanız daha iyi; ama halen bir seyahat planı yapma sürecindeyseniz, Hierapolis’i neden listenize almanız gerektiğini görmek için lütfen okuyun!
YANINIZA NELER ALMALISINIZ?
Bu konunun en başta yer alması size tuhaf gelebilir, ancak Pamukkale söz konusu olduğunda bizi nelerin beklediğini bilmek ve hazırlıklı gelmek önemlidir. Pamukkale gezisi için çantanızda bulunması gerekenler:
- Travertenler üzerinde ayaklarınızın çıplak olması gerektiğinden, ayakkabı ve çoraplarınızı içine koyup taşıyabileceğiniz büyüklükte bir torbanız olsun. Eşyalarınızın kuru ve temiz kalması için uygun bir plastik poşet almanız önerilir.
- Yanınıza güneş gözlüğü ve güneş kremi almayı unutmayın. Travertenler o kadar parlaktır ki, sezon dışı bile korunmanız gerekir.
- Özellikle ekonomik davranmak istiyorsanız, yanınızda su ve birkaç atıştırmalık getirin. Travertenlerin tepesinde pek çok yiyecek/içecek tezgâhı var, ama bunlar biraz pahalı olabilir.
- Traverten havuzlarına girmeyi düşünüyorsanız, giysilerinizin altına mayonuzu giyip gelin. Bunlar ıslanmak üzere yapılmış olduğundan ve çabuk kuruduğundan böylesi daha pratik olur!
- Soğuk mevsimdeyseniz yanınıza havlu alın. Havuzlar yeterince sıcaktır, ama dışarı çıktığınızda kurulanmak isteyeceksiniz.
Pamukkale ve Hierapolis Güney Kapısı
HANGİ GİRİŞ KAPISI KULLANILMALI? KUZEY KAPISI? GÜNEY KAPISI? BATI KAPISI?
Evet, Pamukkale’nin üç değişik kapısı bulunuyor. Kuzey ve Güney Kapıları, şehrin tepesinde yer alıyorlar. Batı Kapısı, şehre giden ana yol boyunca termal havuzlar ve piknik alanının hemen yanında. Hangi kapının size uygun olduğu, nasıl seyahat ettiğinize bağlıdır.
Şehirde kalıyor ve buraya yürüyerek geliyorsanız sizin için en iyi seçenek Batı Kapısından girmektir. Evet, şehrin diğer tarafına ulaşmak için traverten teraslarını tırmanarak geçmeniz gerekecek, ama diğer iki kapının da zaten tepede olduğunu unutmayın, onlar da uzun bir yürüyüş mesafesinde! Dolmuşla gelirseniz de, otobüsler hemen altında durduğu için Batı Kapısı yine en iyi seçenek olacaktır.
Kendi aracınızla geliyorsanız Kuzey ya da Güney Kapılarından birini seçebilirsiniz. Bunların her ikisi de tepede olup ücretli otoparkları mevcuttur. Aralarındaki fark ise, Kuzey Kapısının Pamukkale’ye gelmeden önce uzun bir yolu ve yürüme mesafesi olmasıdır. Ancak, bu şekilde genellikle gözden kaçan Hierapolis’in etkileyici Nekropol’ünden (mezarlar topluluğu) geçersiniz ve buradan sizi antik kentin merkezine, antik havuzun yakınına götürecek olan ücretli servise binebilirsiniz. Bunu, buraya vardığınızda ya da gezdikten sonra veya çıkış kapısına giderken de kullanabilirsiniz.
Kuzey Kapısından kalkan servisler saat 8’den 19’a kadar her yarım saatte bir hareket ederler.
Öbür yandaki Güney Kapısı travertenlere biraz daha yakındır ve orada da elektrikli golf arabalarından ya da dezavantajlı motosikletlerinden kiralama seçeneğiniz vardır. Bu kapı, sezon dışında bile en yoğun olan giriştir. Dolayısıyla, özellikle de tur otobüsleriyle aynı zamanda gelirseniz uzun kuyruklarla karşılaşacağınız kesindir. (Burayı yılda iki buçuk milyondan fazla kişinin ziyaret ettiğini unutmayın!)
Eğer bir tura katıldıysanız sizi tepedeki iki kapıdan birine bırakacakları için kendiniz seçim yapamazsınız.
Selfie Zamanı
PAMUKKALE GEZİSİ İÇİN EN UYGUN TARİH NE ZAMANDIR?
Pamukkale gezisi için yılın en iyi zamanı sezon dışı dönemdir. Birçok avantajın içinde en önemlisi, çok büyük kalabalıklarla karşılaşmamaktır. Yanlış anlaşılmasın, Pamukkale’de her zaman ziyaretçiler ve turlarla karşılaşırsınız, ama gezinizi ilkbahar veya sonbaharda yaparsanız hem kalabalıklar hem de yüksek ısı açılarından çok daha zevkli bir seyahat yapmış olursunuz.
Kışın ise Pamukkale’de kar yağabilir. Karın kendisi sorun olmasa da travertenlerin çevresinin, havuzlar kadar beyaz görünmesine neden olur. Ziyaret tarihiniz yaz aylarına yaklaştıkça hava da ısınır, ziyaretçi sayısı da artar. Hierapolis ve Pamukkale yerli nüfus tarafından da sevilen yerler olduğu için özellikle hafta sonları daha da kalabalıklaşır.
Pamukkale ziyareti için günün en iyi saati kaçtır? Burada da önerimiz, diğer bütün antik kentlere gidiş için önerdiğimiz gibi, ideal saatler günün ya erken ya da geç saatleridir. Pamukkale’de erkenci olmak demek, kapıların açıldığı saat 6.30’da orada olmak demektir. Siz eğer akşamcıysanız kapanış saati olan saat 19’dan önce gelerek travertenleri daha geç saatlerde gezebilirsiniz. Saat tam 6.30’da kapıda olmanız gerekir mi? Eğer siz de diğer birkaç meraklı gibi havuzlardan birinde tek başınıza fotoğrafınızı çektirmenin peşindeyseniz, evet.
Eğer bizim gibi önce güzel bir kahvaltı yapmayı tercih ediyorsanız gezinizi sezon dışına planlar ve saat 10’da bile kapıya gelseniz Pamukkale’de güzel bir gün geçirebilirsiniz.
ÖNCE PAMUKKALE’YE Mİ YADA HİERAPOLİS’E Mİ GİTMELİ?
Bu tamamen sizin kendi önceliklerinize bağlıdır. Antik kente ne kadar zaman ayırdınız ve en önemlisi, oraya saat kaçta geleceksiniz? Çoğu ziyaretçiyi en fazla cezbeden kuşkusuz Pamukkale ve travertenlerdir; bunların arkasından Hierapolis Tiyatrosu gelir. Gezinizi doğru biçimde planlamadıysanız işte bu noktada kendinizi bir karmaşanın ortasında bulabilirsiniz.
Kalabalıklardan olabildiğince kaçınmayı hedefliyorsanız en iyisi Pamukkale’yi gezmek için günün erken ya da geç saatlerini tercih etmelisiniz. Erken saatler daha iyidir, çünkü sonrasında Tiyatroyu gezer ve günün geri kalanını Hierapolis’i keşfetmeye ayırabilirsiniz. Bu da buraya sabah erken gelirseniz mümkün olur.
Eğer gelişiniz kalabalıkların gelmeye başladığı günün daha geç saatlerine kaldıysa, havuzlarla Tiyatroyu ziyaretinizi, son otobüsler de gittikten sonraya bırakın. Ziyaretiniz ilkbahar ya da sonbahar aylarına denk geldiyse, müthiş gün batımı fotoğrafları için de bu mükemmel bir zamanlama olur.
PAMUKKALE: HER ŞEY NASIL BAŞLADI?
Hem Pamukkale, hem de Hierapolis UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır. Peki, Pamukkale nedir ve adı nereden gelmektedir?
Denizli’ye çok yakın olan Pamukkale, Toros Dağlarının uzantısı olan Cal Dağının yamaçlarındadır. Vadinin 150-300 metre kadar yukarısındaki kayalıklar üzerinde, kalsit (kireçtaşı) yüklü sular kar beyazı kademeler oluşturmuştur. Pamukkale adı da işte bu beyaz pamuğumsu görüntüden gelmektedir.
Kayalığın tepesindeki dört sıcak su kaynağından saniyede 250 litre civarında akan ve şifalı olduğu söylenen, ısısı sürekli 35°C olan bu suda yüksek düzeyde bulunan kalsiyum bikarbonat, kayaların üzerindeki katmanları oluşturmaktadır. Traverten yüzeylerinin 1-1,5 mm altındaki ince siyano bakteri tabakası, bazı havuzlardaki sulara yeşilimsi bir renk verir. Daha soğuk olan kenarlarda birikme daha hızlı olur ve bunlar yukarı doğru büyüyerek suyun üzerinden aktığı doğal setler oluşturur ve sarkan duvar benzeri oluşuma sarkıtlarla destek verir.
Yamacın en üst kısmında 20 metre yükseklikteki traverten kayalar göz kamaştırıcıdır. Burada, 1 ile 6 metre arası yükseklikteki kademeli terasların ardında yarım daire şeklindeki havuzlara barajlanan şelaleler iner. En yüksek teras, daha küçük ve kırmızımsı terasların bulunduğu Karahayıt köyüne kadar uzanır.
Bir Yunan-Roma-Bizans kenti olan Hierapolis, kaynakların etrafına kurulmuştur. Antik kentin en aşağı bölümüne yakın olan bazı binaların bugün kısmen travertenlerin içine gömüldüğünü fark edebilirsiniz.
DÜŞ KIRIKLIĞINA UĞRAMAYIN! PAMUKKALE, INSTAGRAM’DA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ Mİ?
Kısa yanıt: Hayır! Bu, size gitmeyin demek midir? Asla; sadece internette gördüğünüz tüm fotoğrafların yeni çekildiğini düşünmeyin ve Pamukkale’nin bugün o fotoğrafların bazılarından bayağı farklı göründüğünü bilin! Peki, neden bugün farklı görünüyor? Terasların kuruduğu söylentisi doğru mu? Bu soruların yanıtlarını aşağıda bulacaksınız.
Eski güzel günlerde burada kalsiyum karbonatın hiç durmadan biriken çökeltileri, havuzlara ve travertenlere parlak beyaz bir renk verirdi. Ancak zaman içinde suyun akışı azaldıkça bu parlak beyaz renk tatsız bir griye dönüştü. Neden böyle bir şey oldu?
Kısaca yanıtlarsak, turizm nedeniyle… Buranın giderek artan ünü, daha fazla ziyaretçi çekti. Daha fazla ziyaretçi, daha fazla altyapı artışını getirdi. Bu özel yere kaynak suyunu kendi havuzları için kullanan oteller yapıldı (evet, oteller). İnsanlara travertenler ve onların doğal havuzları içinde serbestçe yürüme ve yüzme izni verildi. Kısa bir süre sonra pamuktan güzel kale, Pamukkale’nin rengi çöpler, atık su ve travertenler üzerindeki bitmek bilmeyen hareketlilik nedeniyle griye dönmeye başladı.
Bu konuda bir şeyler yapılmalıydı ve bir koruma ve yönetim planı yapıldı. Oteller yıkıldı, azalan termal su akışı kontrol altına alındı ve travertenler üzerindeki doğal havuzlarda yürümek ve yıkanmak yasaklandı. Bu havuzlarda yürümek ve yıkanmak isteyen turistlerin arzularını karşılamak üzere yapay havuzlar inşa edildi. Bu önlemlerin sonucu olarak da traverten çökeltileri eskisi gibi birikmeye ve hasar gören teraslar yavaş yavaş düzelmeye başladı.
Peki, teraslar çoğu zaman neden kuru? Burada genel iyileştirme projesinin ve çabalarının bir parçası olarak bir ‘sulama programı’ uygulanıyor. Kırılgan traverten yüzeyi üzerinde yürünmesi, var olan kalsit kristallerini aşındırıyor ve yenilerinin oluşumunu geciktiriyor. Bazı alanlarda suyu salıp sonra durdurmakla, yüzeylerin kuruyup kendilerini iyileştirmesi için fırsat yaratılıyor.
Evet, Pamukkale tamamen doğalken ve havuzları bembeyaz ve termal suyla doluyken tam anlamıyla büyüleyiciydi. Ama olan oldu! Bugünkü durum da tamamen geçmişte yapılan hataları düzeltme çabasıdır.
HİERAPOLİS: ‘DÜNYANIN TEPESİNDE’ OLMA DUYGUSUNU DENEYİMLEYİN
En iyi manzara ve ani baskınlardan korunma ve genel bir dünyayı yönetme duygusu tatmak için yüksek yerler uygundur. Hierapolis’te tüm bunlara, ünlü Pamukkale travertenlerinin eşsiz görüntüsü eklenir.
TARİHTE HİERAPOLİS
Hierapolis kalıntıları, Roma döneminin zenginliklerinin kanıtıdır. Şehir büyük olasılıkla Büyük İskender’in takipçileri tarafından MÖ 188’de kurulmuş olup, daha sonra Bergama Kralının yönetimine geçmiştir. Ancak burada çok daha önceden –tarihöncesi zamanlarda- Plutonium mağarası yakınındaki bir tapınma yeri olarak yerleşim olduğuna dair kanıtlar da vardır. Mağara civarındaki bölgeye ve aynı zamanda da Apollo Mabedine ve Nymphaeum Tapınağına giriş şu sırada mümkün değildir.
Cehennem Kapısı denilen yerle ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayın
Hierapolis, ‘kutsal kent’ ya da ‘dini açıdan saygın kent’ demektir ve genel görüş bu adın mağara çevresinde yaşanmış dini geleneklerden kaynaklandığı yönündedir. Hierapolis’in yün üretimi ve kumaş boyama gibi endüstriyel etkinliklere giriştiği MS 1.yüzyıla ilerleyelim; Tarihçi Strabon, yün boyama işleminde rengin sabitlenmesi için sıcak termal suyunun kullanıldığını anlatır.
Hıristiyanlık döneminde Hierapolis –tıpkı yakınındaki Laodicea gibi- geniş Hıristiyan ve Yahudi topluluklarla önemli bir şehir olma yolunda hızla değişir ve olgunlaşır. Daha sonra da Piskoposluk mevkiine yükselir ve Havari Philip mezarı sayesinde de büyük bir saygınlık kazanır.
MS 616’dan sonra bir daha asla düzelemeyeceği şiddetli bir depremle sarsılır. İzleyen yüzyıllarda, Selçukluların 13.yüzyılın ilk döneminde fethine kadar kent kırsallaşır. On beşinci yüzyıla gelindiğinde tamamen terk edilmiş olan şehir, 1765’te Raymond Chandler gibi batılı gezginler tarafından yeniden keşfedilmiştir.
Arkadaki Tiyatro ile Apollon Tapınağı
HİERAPOLİS’ İN SON DERECE İYİ KORUNMUŞ TİYATROSU
Hierapolis’teki Tiyatronun şaşırtıcı bir görünüşü vardır ve bugün de halen kullanılmaktadır; ziyaretiniz sırasında en azından birden bire bir turistin kendiliğinden sahnede sergilediği bir gösteriyi izleyebilirsiniz.
Hierapolis’in Muhteşem Manzaralı Tiyatrosu
Tiyatro, üç farklı evrede inşa edilmiş olup, birinci evre MÖ 1.yüzyılın sonundan MS 1.yüzyılın başına kadarki süreyi kapsar. Bu ilk evrenin sonunda Tiyatronun Dorik üsluplu bir cephesi olan küçük bir sahnesi ve iki katlı bir sahne arkası binası (Skene) vardır.
Tiyatrodaki Süslemelerin Detay Seviyesi İnanılmaz!
MS 3.yüzyılın başında üç katlı anıtsal bir Skene inşa edilir. Bu yeni Skene, rölyef ve mitolojik figürlerle bezenmiştir. Büyütülen sahneye de, mermer nişleri olan sütunlu bir cephe yapılır.
MS 4.yüzyıla denk gelen üçüncü evrede, Tiyatronun restorasyonu sırasında farklı bir şeye yer verilir ve orkestradan su gösterileri için büyük bir havuza yer ayrılır. Havuzun içi su geçirmeyen bir sıva ile kaplanır ve suyu doldurup boşaltan bir tesisat yerleştirilir.
Muhteşem Skene
Frigya’da Hierapolis için oluşturulan İtalyan Arkeoloji Misyonu tarafından 1957’de başlatılan araştırma ve restorasyon çalışmaları Tiyatroda devam ediyor. Misyon, koruma ve restorasyona odaklanmakta ve son yıllarda hem sahne hem de Skene yenilenip yapılandırılarak ziyaretçiler için Küçük Asya’nın Barok mimarisine eşsiz bir ışık tutmaktadır.
İleriye dönük düşünceler arasında yapıyı ve bağlamını vurgulama amacıyla Tiyatronun içini ve çevresini kapsayan farklı gezi programlarının tanıtımı da bulunuyor. İçe yönelik programlar, restore edildikten sonra halka açık antik yolları izleyecek.
AZİZ PHİLİP MARTYRİON’U
Kentin hâkimi her ne kadar Tiyatro imiş gibi görünse de, yukarılarda görülecek çok şey var. Bunlardan biri de havari Philip’in kurban edildiği yerdeki Aziz Philip Martyrion’unudur. Martyrion, simgesel olarak sekizin sonsuzluğu işaret etmesi nedeniyle merkezi sekizgen olan bir kilisedir. Kiliseyi çevreleyen kare şeklindeki yapıda, hacılar için 28 oda bulunur.
Hierapolis’te St Philip’in Çarpıcı Şehitliği
Mezar Kilisesi Sütunları
Yukarı, Martyrion’a doğru çıkarken Aziz Philip Kapısını, bir köprüyü, sekizgen bir hamamı geçer ve muazzam merdivenleri çıkabilirseniz, Aziz Philip mezarının çevresine inşa edilmiş olan Sepulchre (Kutsal Mezar) Kilisesine varırsınız.
BÜYÜK HAMAM – HİERAPOLİS MÜZESİ
Tiyatro ile travertenler arasında yer alan Büyük Hamam, antik kent arkeoloji müzesine de ev sahipliği yapar. Bu bölüme girmek için ayrıca bir giriş ücreti ödemeniz gerektiğini ve saat 17’de kapandığını unutmayın. MS 2.yüzyılda inşa edilmiş olan Büyük Hamam kompleksi, yalnızca küçük bir bölümüne girilebilen yaklaşık 1,5 hektarlık bir alan üzerinde yer alıyor.
Fazladan giriş ücreti ödemeye değer mi? Evet. Bu yüksek bir meblâğ değil ve burada toplanmış olan obje ve heykeller, ziyaretinizin geri kalanı hakkında daha fazla yararlı bağlamlar geliştirmenizi sağlayacaktır.
Müzenin Bulunduğu Merkez Hamam Alanı
FRONTİNUS CADDESİ
Frontinus Caddesi, Hierapolis kentinin anayoludur; Büyük Hamam bölgesini Necropolis ve Kuzey Kapısına bağlar. Bu cadde, aynı adı taşıyan kapı ile birlikte MS 1.yüzyılda yapılmıştır. Genişliği 14 metre olan caddenin ortasından üstü örtülü atık su kanalı geçer. Caddenin iki yanında çok sayıda dükkân, ev, ambar, çeşmen ve tuvaletler (Latrina) bulunur ve hepsi 170 metre traverten cepheye sahiptir.
Frontinus Caddesi, üzerini örten 2 metre kalınlığındaki kalkerli birikintinin basınçlı kompresörlerle parçalanmasından sonra gün yüzüne çıkabilmiştir.
Frontinus Kapısı ve Caddesi Muhteşem Görünüyor!
LATRİNA
Frontinus Kapısının hemen yanındaki Latrina, MS 1.yüzyılın sonlarında inşa edilmiştir. Bir deprem sonrasında tamamen yıkıldığı halde, parçaları yeniden inşasını mümkün kılacak ölçüde korunmuştur. Bir dizi sütun burayı, her birinin içinde oturma yerleri ve drenaj boruları bulunan iki koridora ayırır.
FRONTİNUS KAPISI
Bu Roma kentine anıtsal bir giriş olan kapı, MS 84’te yapılmıştır. Son derece iyi korunmuş olan Frontinus Kapısı, kemerlidir ve iki yanında kısmen korunmuş olan iki yuvarlak kule bulunmaktadır.
Frontinus Caddesi ve Arka Planda Kuzey Bizans Kapısı
ETKİLEYİCİ KUZEY NEKROPOLÜ
Hierapolis, Anadolu’nun tamamındaki en önemli ve anıtsal Nekropol’ün bulunduğu antik kenttir. Kentin kuzey kısmında yer alan mezarlık, iki farklı döneme ait etkileyici cenaze tören binalarının bulunduğu yaklaşık iki kilometrelik bir alana yayılmıştır.
Aramızdaki uzmanlara göre Hierapolis’in Kuzey Nekropol’ü, Helenistik çağda Tumulus, MS 2.yüzyılda Bomos, MÖ 1.yüzyılda Heroon, Sacelle ve Sarcophagi adlarını almış kutsal mezarlara, türbelere, lahitlere ev sahipliği yapmaktadır.
Kuzey Nekropolü’nü görmeden Hierapolis gezinizi bitirmeyin. Daha önce de başka nekropoller görmüş olabilirsiniz ama bunun oldukça eşsiz olduğunu söylüyorsak bize güvenin.
Mezar 162 İki Mezar Odasına Sahip
HİERAPOLİS’TEKİ GÖRÜLMEYE DEĞER DİĞER YAPILAR
Hierapolis’i ziyaretiniz sırasında pek çok harabe ve yapı görürsünüz, bunların bazıları diğerlerinden daha görkemli ve iyi korunmuştur. Bu antik kent hem ziyaretçiler hem de arkeologlar için birçok sürpriz barındırır ve kuşkusuz umut veren bir gelecek vaat eder. Örneğin MS 1.yüzyıldan kalma Gymnasium’un sadece bir kısmı ortaya çıkarılmıştır ve şehrin surlarıyla kapıları çok etkileyicidir.
Basilica Hamamı, Frontinus Kapısı ile Kuzey Nekropolü arasındadır. Bu yapı sanki her an yıkılacakmış gibi durur ama hâlâ heybetlidir ve önce bir hamam kompleksi, daha sonra da kilise olarak kullanılmıştır.
Spor Salonu Yakınındaki Su Temin Kanalları
Gün Batımında Frontinus Kapısı ve Bazilika Hamamı
KUTSAL HAVUZ
Kutsal havuz size, korunmakta olan antik bir kentte yasal olarak yüzme olanağı sunar. Havuzun suyu sıcak su kaynağından doğal sıcaklığıyla gelir ve Pamukkale’yi sezon dışı ziyaret ediyorsanız bile size eşsiz ve zevkli bir deneyim yaşatır. Kutsal havuzun içindeki mermer sütunlar, Roma döneminde havuzun çevresinde yer alıyordu. Depremden sonra yıkılıp suyun içine düştüler, halen oldukları yerde yatmaktalar.
Havuzda yüzmek için bir ücret ödeniyor; ayrıca ziyaretinizi bazen havuz çok kalabalık olduğu için, ona göre planlamaya çalışın. Hierapolis ziyaretinize başka türlü bir katkısı olmasa da, bize göre bu, ölmeden önce yapılması gerekenler listesinde olması gereken bir şey. Kalabalıklar olmadan doğal bir ortamda benzer bir deneyim için, insanların harabelerin tepesinde yüzdüğü Limyra’ya bakın; gerçi oradaki arkeologlar ziyaretçilere yüzmemelerini öneriyor.
Kleopatra’nın Havuzu
Popüler Kutsal Havuz
ZİYARETİNİZ İÇİN YARARLI BİLGİLER
Bu metnin başında, ‘Gitmeden önce bilmeniz gerekenler’ bölümünde önemli noktaların çoğuna değinmiştik. Antik kenti ziyarete erken saatte telaş etmeden başlayabilmek için buraya bir önceki akşamdan gelmenizi öneririz. Ziyaretinizden sonra da bir gece kalırsanız, çevreyi rahat rahat gezebilir, travertenlerin gece görünümünün tadını çıkarabilirsiniz.
Hazır buraya kadar gelmişken, düzenlenmiş turların kapsamadığı Pamukkale yakınındaki şu boyalı camilere de bir bakın! Güzellikleri karşısında diliniz tutulacak!
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Mamure Kalesi
Bazıları mükemmel kalelerinin yüksek bir dağın üzerinde bulunduğunu zannederler ama bu durum bazen değişkenlik gösterebilir. Buna en güzel örnek, Akdeniz’e batmış güçlü surları ve kuleleriyle Anamur yakınındaki Mamure Kalesidir.
Alanya Kalesi
Alanya Castle is not just your average castle in Turkey. This place is a lively oasis of lush gardens overlooking the sea, Ottoman-era houses and amazing historical remains.
Syedra
History buffs and nature lovers rejoice! If you find yourself looking for an excellent ancient site near Alanya, check out Syedra.
YAKINDA NERELER VAR?
- Limyra: cennete dalmak gibi birşey! 22.14 km
- Restorasyon skandalına rağmen Rhodiapolis‘i ziyaret etmek için 5 neden 24.04 km
- Noel Baba nerede? Türkiye’deki Aziz Nicholas kilisesinde mi! 30.80 km
- Myra neden Medusa selfielerinin gölgesinde kalıyor? 30.81 km
- Şaşırtıcı Sura ve sıra dışı balık kehaneti 31.76 km
Pamukkale hakkında herhangi bir sorunuz yada yorumunuz varsa, lütfen iletişim sayfamızdan bize ulaşın. Ayrıca Facebook ve Instagram üzerinden bize mesaj gönderebilir veya yorum bırakabilirsiniz.
Türkiye ile ilgili güzel fotoğraflarınızı veya deneyimlerinizi paylaşmak için facebook Turkey Travel Photography grubumuza katılabilirsiniz.
© 2016-2022 All rights reserved by slowtravelguide.net.
The content of this website is copyright protected and the property of slowtravelguide.net.No part of this website may be reproduced in whole or in part in any manner without the written permission of the copyright owner.
Copyright ©2016-2022 Tüm hakları saklıdır. Bu (slowtravelguide.net.) web sitesinin içeriği koruma altındadır ve slowtravelguide.net.Buradaki hiçbir içerik (yazı,fotoğraf,video vb.) izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz,başka yerde yayınlanamaz.